Platon aradığı sağlam çıpayı önceki yazıda gördüğümüz üzere idelarda bulmuştu. İdeaların varlığı ile uyumlu olan her şeyi doğru, uyumsuz olan her şeyi yanlış kabul edecekti. Platon’un Sokrates üzerinden önerdiği bu yöntem – bir varsayımı kabul ederek, uyumsuz şeyleri olumsuzlamak – matematikçilerin kullandığı yönteme benzer.

Ancak bir başkası bu varsayımdan kolaylıkla şüphe edebilir ve ispat isteyebilir. Bu varsayım ispat edilirken de başka bir varsayım kabul edilmek durumunda kalınacaktır ve bu durum benzer şekilde sonsuza kadar devam edecektir. Öyleyse ispatlanması gerekmeyen nihai varsayım idealar mıdır yoksa onun öncesi de var mıdır? İşte Platon da bu tarz zorlukları farketmiş ve önlemini almıştır.

Platon ideaları varsayım olmaktan çıkarmak için onları itiraz edilemez daha büyük bir varsayıma bağlamak ister. Bu nihai ilke “İyi İdeası”dır. Her şeyin temeli İyi’dir. Varlık İyi’dir.

Bu aynen matematikçilernin aksiyomlarla teoremler üretmesine benzer. Aksiyomlar tartışmasızdır. Doğruluğunun ispatlanmasına gerek yoktur. Böylelikle varsayımın sonsuza kadar geri götürülmemesi sayesinde biz felsefe, bilim ve siyaset yapabiliriz. Adalet veya mutluluk talep edebiliriz. Eğer bir postüla kabul etmezsek, her şey anlamını yitirir ve olduğumuz yerde debeleniriz.

Platon bir sonraki yazıda anlatacağımız “Bölünmüş Çizgi” benzetmesiyle idelar kuramınının ve İyi İdeası’nın temelini sağlamlaştıracaktır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here