Sokrates ahlaki tümellerin var olduğunu iddia etmişti ama bu tümeller ile tikellerin ilişkisi hakkında bir açıklama yapma gereği duymamıştı. Onun için ilişki muhtemelen cesur bir insanın cesaret göstermesinin, cesaret tümeli ile olan ilişkisinden ibaretti.

Daha önceden de gördüğümüz üzere, Sokratesçi tümevarıma göre, tikellerin gözlemlenmesi neticesinde genellemeler yapılarak tümele ulaşılır. Ancak burada tikel olan tümelin bir parçası değildir. Tikeller birleşerek tümelleri oluşturmaz. Tikeller tümellerin bir numunesidir.

Örneğin bir sepet elma alıp bunları incelersek ve ortak özelliklerini bir kenara not edersek, bu özelliklerin tüm elmaların geri kalanı için de geçerli olduğu sonucuna da varırsak, o sepetteki elmaları, elma sınıfının üyesi veya numunesi olarak ele almış oluruz.

Buradan çıkaracağımız sonuç Sokrates’in idealara benzer bir görüşünün olmadığıdır. Onun için cesaret tümeli, tikellerde gördüğümüz dışında ayrı bir varlığa sahip değildir. Platon da gençlik döneminde buna benzer bir görüşte olsa da daha sonra bu fikri elbette değişecektir.

Platon’a göre idelar bağımsız olarak vardırlar ve duyusal şeyler ise sadece bu varlığın bir taklididir. Bu taklitler hiçbir zaman asıla tam olarak benzemeyi de başaramazlar. İdealar mükemmeldir, duyusal varlıklar kusurlu kopyalardır. Duyusal varlıklar sadece birer yansıma ya da gölgedir. Bir gölge, gölgeyi oluşturan cisme ne kadar benziyorsa, duyusal varlıklar da idealara ancak o kadar benzerler.

Platon bu görüşünü Mağara Benzetmesi ile herkesin kafasına çok sağlam bir şekilde koyacaktır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here