Platon’un eselerinde kullandığı yöntemin de ilk sahibinin Sokrates olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Sokrates’in esas derdi ahlaki değerlerin evrensel olduğunu ispatlamaktı ve bunu da diyalog yönemi ile yapmaktaydı.

Sokratesçi diyalog yöntemi sofistin tek kişilik bir monolog olan söylev yöntemine bir tepki niteliğindedir. Platon’un Thaeitetos diyaloğunda Sokrates düşünmeyi de “ruhun incelediği konular üzerinde kendi kendisiyle yaptığı bir konuşma” olarak tanımlar.

Sokratesçi diyaloğun, Platon’un birçok eserinde ortak olan yanları vardır. Diyalog’un o anki muhatabı iki kişi vardır. O esnada ele alınan konu her ne ise, taraflardan bir tanesi bu konuda bilgi sahibi olduğunu iddia eder. Diğer taraf ise -ki bu genelde Sokrates olur- bu konuda bilgi sahibi olmadığını söyler ancak karşı tarafın bilgisini sorgular ve yeri geldiğinde itiraz eder. Tartışma neticesinde genellikle bir sonuca varılmaz. Sadece bilgi sahibi olduğunu öne sürenin aslında yetersiz olduğu gösterilir. Diyaloğun sonunda bir ilerleme olmamış gibi gözükse de aslında ilerleme olur.

Öncelikle söz konusu kişi mesele hakkındaki bilgisizliğinin farkına varmış ve hatta bunu kabul etmiş olur. Böylelikle Sokrates’in sahip olduğu mertebeye yaklaşmış olur. Bu mertebe bilgisizliğin bilinci mertebesidir. Böylelikle temelsiz kibir ve gurur da ortadan kalkar, ruhun bu kirli tarafı bertaraf edilmiş olur. Ruh, gerçek bilgiyi aramaya gönüllü olumlu bir ruh haline dönüşür.

Şölen diyaloğu gibi kimi diyaloglarda ise Sokrates’in karşısındaki tartışmadaki yenilgisini Sokrates’in kişisel özelliklerine bağlıyordu. Sokrates ise kişinin başa çıkamadığı şeyin kendisi değil hakikat olduğunu söyleyecekti.

Peki Sokrates’in muhatabı duruşunu neden değiştirmek zorunda hissediyordu. Kişi Sokrates’şn yönlendirmeleri sonucu kendisiyle çelişki içinde olduğunu farkedebiliyordu ve bu çelişkiden rahatsızlık duyuyor ve kurtulmak istiyordu. Öyleyse düşünce ya da daha doğrusu akletme yetisi tutarsızlığı kabul edemiyordu. Demekki aklın kendi yasaları vardı ve öznelerin üzerindeydi. Akıl evrenseldi kişiden kişiye değişmiyordu. Aklın yasaları herkes için doğruyu bulması için bir kılavuzdu.

Bu yasa sayesinde Sokrates ve Platon artık Protagoras ve diğer sofistlerin yanlış yolda olduklarından emindi. Protagoras bireysel algıların hakikat ölçüsü olduğunu söylemekteydi. Böylelikle aynı konuda farklı doğrular olabilecekti. Oysa diyalogda her iki tarafın konuşmasının neticesinde bir başka doğru ortaya çıkmaktaydı.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here